Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) İlahiyat Fakültesi Dekanlığı tarafından 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü münasebetiyle “Türkiye Geçilmez” paneli düzenlendi. Programda FETÖ terör örgütü tarafından gerçekleştirilmek istenen ancak Türk milletinin sokağa çıkarak bizzat bastırdığı 15 Temmuz darbe girişiminin tüm yönleri ele alındı.
BUÜ İlahiyat Fakültesi Cezeri Salonu’nda gerçekleştirilen programa Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, Prof. Dr. Adem Doğangün, Prof. Dr. İrfan Kırıştıoğlu, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilal Kemikli, akademisyenler, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve öğrenciler katıldı.
Programın açılış kısmında katılımcılara seslenen BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, eğitim-öğretim ve memuriyet hayatı içerisinde çok sayıda darbe teşebbüsü yaşadığının altını çizdi. İlk kez ilkokulda okurken 27 Mayıs darbesi ile karşılaştığını, 12 Mart Muhtırası olduğunda lise son sınıfta olduğunu, 1980 darbesinde ise yedek subay olarak askerde bulunduğunu ve 12 Eylül koşullarını damarlarına kadar hissettiğini vurgulayan Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz; “12 Eylül’den sonra tamamen farklı bir mecrarada 28 Şubat postmodern darbe girişimine şahit oldum. O yıllarda da İlahiyat Fakültesi’nde dekan yardımcısı olarak görev yapıyorduk. Çok ciddi sıkıntılar yaşadık. Fakat öncekilerle kabil-i kıyas olmayacak darbe girişimini 15 Temmuz 2016 tarihinde gözlemlemek, yaşamak ve hala daha travmasını hissetmek durumunda kaldık” şeklinde konuştu.
REKTÖR KILAVUZ: “O GECEYE KADAR TANSİYON NEDİR BİLMİYORDUM”
İnsanoğlunun herhangi bir baskı altında olmadığı bilinciyle, olayları özgürce anlayabilen bir varlık olarak yaratıldığı düşüncesiyle ele alınması gerektiğine inandığını kaydeden Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz; “İnsanın bu özelliklerine aykırı, onun iradesini ipotek altına alan her türlü dini düşünceye karşı çıkmak, insan olmak hadisesiyle uyuşmaktadır. İnsan dediğimiz varlık her türlü tercihinde özgürce hareket edebilmelidir. Ancak darbeler dönemi maalesef insanları belli şeyler yapmaya mecbur kılan dönemler olmuştur. Bunun en bariz örneğini de din kisvesi altında yapılanan FETÖ terör örgütünün 2016’daki 15 Temmuz kalkışmasında görmüş olduk. O güne kadar hayatım boyunca tansiyon nedir bilmiyordum. Ancak o gece tansiyonumuzun zirvelerde dolaştığını gördük. Türkiye’de ve dünyada emsali olmayacak bir kuşatılma faaliyetini birebir yaşadık. Bu yapılan girişim sadece dini kisve altındaki bir grubun Türkiye’yi ele geçirme faaliyeti değildi. Bana göre bu kalkışma, Ortadoğu’da uygulanan böl ve yönet politikasının bir parçası olmaya aday gösterdikleri bir faaliyetti” dedi.
TÜRK MİLLETİNİN İRFANI TAKDİRE DEĞER
Konuşmasında Türk milletinin asaletine vurgu yapan Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz; “Ben, her zaman bu milletin damarlarında mevcut olan o irfanı takdirle karşıladım. Yani tam da artık tıkandık, bu işe bir çözüm üretemeyiz dediğimiz anda milletimizin bulduğu çözümler her zaman bizlerde bir hayranlık uyandırmıştır. Böyle bir hadise yaşandı, 251 şehit verdi bu ülke ve şehitlerimizin elinde sadece bayrağımız vardı. Halka topla, tüfekle, savaş uçağıyla saldıranlara karşı, milletimiz sadece elinde Türk bayrağı ile karşı koydu. Dünyadaki mazlum milletler, lideri dünyanın 5’ten büyüktür dediği, Türkiye’yi ve liderini yegane sığınak kabul ettiği ve dualarında bizlere de yer verdiği için böylesine önemli bir zafer kazanıldığını düşünüyorum. Bu olaylardan da çok ciddi dersler aldık. Ancak hafızamızı sürekli canlı tutmamız gerekiyor. Yaşanılanları unutmamak ve unutturmamak gerekiyor” açıklamasında bulundu.
DEKAN KEMİKLİ: ASKERİ OLDUĞU KADAR DİNİ DÜŞÜNCEYE DE ZARAR VEREN BİR KALKIŞMA
Programın açılış töreninde konuşan İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilal Kemikli ise 17-25 Aralık sürecinde bir grup ilahiyat hocası olarak, muhtemel tehlikeyi gördüklerini ve meşru hükümete karşı yapılacak her türlü baskıya karşı olduklarını belirten bir bildiri yayınladıklarını açıkladı. Bu bildiri ile adalet ve hakkaniyet kavramları çerçevesinde milletin demokrasi tercihine atıfta bulunduklarına vurgu yapan Dekan Prof. Dr. Bilal Kemikli; “Bildiriden hemen sonra gerek sosyal medya, gerekse de bir kısım yazılı medyada 17-25 Aralık sürecini hazırlayanlar ve 15 Temmuz’da milletimize ve ülkemize tuzak kuranlar tarafından adeta linç edilmiştik. Nihayetinde 15 Temmuz’da Gazi Meclisimizi bombalayanlar, Mehmetçiği milletine ve devletine karşı kışkırtarak devlet kurumlarını, karakolları ve hava alanlarını işgal edenlerden başka türlü bir davranış da beklenemezdi. Bu topraklarda Selçuklu’dan itibaren çok sayıda darbe teşebbüsü ve isyanlar olmuştur. Ancak 15 Temmuz tüm o darbe girişimlerinin ötesinde çok farklı bir mahiyete sahiptir. Dini düşünce ve duyguyu istismar eden bir grubun taşeronluğunu yaptığı bir darbe girişimidir. Dine, dindara ve din adamına olan güveni zaafa uğratan bir girişimdir. Askeri tarafı olduğu kadar, düşünce ve zihin tarafıyla da yaralar açan hain bir kalkışmadır” diye konuştu.
İLİM VE SANAT CAMİASINA BÜYÜK GÖREVLER DÜŞÜYOR
15 Temmuz kalkışmasının bir fitne hareketi olarak da değerlendirilebileceğini söyleyen Prof. Dr. Bilal Kemikli; “Güveni, umudu, birlik ve bilinci yok eden bir fitne hareketidir. Bu süreçte ortaya çıkan yaraları tedavi etmek için; akademik dünya, sanat ve edebiyat camiası hakikaten çok önemli vazifeler yüklenmek zorundadır. İlim ve sanat camiası özellikle bu alanda daha fazla gayret yüklenmelidir. Zira 15 Temmuz’da yere düşen sadece şehitlerimizin kanı değildir. Yere düşen insanlıktır. İnsanlığı ayağa kaldırmak ilim ve sanat adamlarının işidir” dedi.
Açılış konuşmalarının ardından ‘İnsanı Konuşmak’ başlığı ile gerçekleştirilen panele geçildi. Panelde Prof. Dr. Kasım Küçükalp, Prof. Dr. Cağfer Karadaş, Doç. Dr. Ahmet Dağ ve Doç. Dr. Zikri Yavuz konuşmacı olarak yer aldı. 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin tüm detayları hakkında görüşlerin aktarılmasının ardından programın son kısmında konuşmacılara teşekkür belgesi takdim edildi.
Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) İlahiyat Fakültesi Dekanlığı tarafından 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü münasebetiyle “Türkiye Geçilmez” paneli düzenlendi. Programda FETÖ terör örgütü tarafından gerçekleştirilmek istenen ancak Türk milletinin sokağa çıkarak bizzat bastırdığı 15 Temmuz darbe girişiminin tüm yönleri ele alındı.
BUÜ İlahiyat Fakültesi Cezeri Salonu’nda gerçekleştirilen programa Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, Prof. Dr. Adem Doğangün, Prof. Dr. İrfan Kırıştıoğlu, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilal Kemikli, akademisyenler, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve öğrenciler katıldı.
Programın açılış kısmında katılımcılara seslenen BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, eğitim-öğretim ve memuriyet hayatı içerisinde çok sayıda darbe teşebbüsü yaşadığının altını çizdi. İlk kez ilkokulda okurken 27 Mayıs darbesi ile karşılaştığını, 12 Mart Muhtırası olduğunda lise son sınıfta olduğunu, 1980 darbesinde ise yedek subay olarak askerde bulunduğunu ve 12 Eylül koşullarını damarlarına kadar hissettiğini vurgulayan Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz; “12 Eylül’den sonra tamamen farklı bir mecrarada 28 Şubat postmodern darbe girişimine şahit oldum. O yıllarda da İlahiyat Fakültesi’nde dekan yardımcısı olarak görev yapıyorduk. Çok ciddi sıkıntılar yaşadık. Fakat öncekilerle kabil-i kıyas olmayacak darbe girişimini 15 Temmuz 2016 tarihinde gözlemlemek, yaşamak ve hala daha travmasını hissetmek durumunda kaldık” şeklinde konuştu.
REKTÖR KILAVUZ: “O GECEYE KADAR TANSİYON NEDİR BİLMİYORDUM”
İnsanoğlunun herhangi bir baskı altında olmadığı bilinciyle, olayları özgürce anlayabilen bir varlık olarak yaratıldığı düşüncesiyle ele alınması gerektiğine inandığını kaydeden Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz; “İnsanın bu özelliklerine aykırı, onun iradesini ipotek altına alan her türlü dini düşünceye karşı çıkmak, insan olmak hadisesiyle uyuşmaktadır. İnsan dediğimiz varlık her türlü tercihinde özgürce hareket edebilmelidir. Ancak darbeler dönemi maalesef insanları belli şeyler yapmaya mecbur kılan dönemler olmuştur. Bunun en bariz örneğini de din kisvesi altında yapılanan FETÖ terör örgütünün 2016’daki 15 Temmuz kalkışmasında görmüş olduk. O güne kadar hayatım boyunca tansiyon nedir bilmiyordum. Ancak o gece tansiyonumuzun zirvelerde dolaştığını gördük. Türkiye’de ve dünyada emsali olmayacak bir kuşatılma faaliyetini birebir yaşadık. Bu yapılan girişim sadece dini kisve altındaki bir grubun Türkiye’yi ele geçirme faaliyeti değildi. Bana göre bu kalkışma, Ortadoğu’da uygulanan böl ve yönet politikasının bir parçası olmaya aday gösterdikleri bir faaliyetti” dedi.
TÜRK MİLLETİNİN İRFANI TAKDİRE DEĞER
Konuşmasında Türk milletinin asaletine vurgu yapan Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz; “Ben, her zaman bu milletin damarlarında mevcut olan o irfanı takdirle karşıladım. Yani tam da artık tıkandık, bu işe bir çözüm üretemeyiz dediğimiz anda milletimizin bulduğu çözümler her zaman bizlerde bir hayranlık uyandırmıştır. Böyle bir hadise yaşandı, 251 şehit verdi bu ülke ve şehitlerimizin elinde sadece bayrağımız vardı. Halka topla, tüfekle, savaş uçağıyla saldıranlara karşı, milletimiz sadece elinde Türk bayrağı ile karşı koydu. Dünyadaki mazlum milletler, lideri dünyanın 5’ten büyüktür dediği, Türkiye’yi ve liderini yegane sığınak kabul ettiği ve dualarında bizlere de yer verdiği için böylesine önemli bir zafer kazanıldığını düşünüyorum. Bu olaylardan da çok ciddi dersler aldık. Ancak hafızamızı sürekli canlı tutmamız gerekiyor. Yaşanılanları unutmamak ve unutturmamak gerekiyor” açıklamasında bulundu.
DEKAN KEMİKLİ: ASKERİ OLDUĞU KADAR DİNİ DÜŞÜNCEYE DE ZARAR VEREN BİR KALKIŞMA
Programın açılış töreninde konuşan İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilal Kemikli ise 17-25 Aralık sürecinde bir grup ilahiyat hocası olarak, muhtemel tehlikeyi gördüklerini ve meşru hükümete karşı yapılacak her türlü baskıya karşı olduklarını belirten bir bildiri yayınladıklarını açıkladı. Bu bildiri ile adalet ve hakkaniyet kavramları çerçevesinde milletin demokrasi tercihine atıfta bulunduklarına vurgu yapan Dekan Prof. Dr. Bilal Kemikli; “Bildiriden hemen sonra gerek sosyal medya, gerekse de bir kısım yazılı medyada 17-25 Aralık sürecini hazırlayanlar ve 15 Temmuz’da milletimize ve ülkemize tuzak kuranlar tarafından adeta linç edilmiştik. Nihayetinde 15 Temmuz’da Gazi Meclisimizi bombalayanlar, Mehmetçiği milletine ve devletine karşı kışkırtarak devlet kurumlarını, karakolları ve hava alanlarını işgal edenlerden başka türlü bir davranış da beklenemezdi. Bu topraklarda Selçuklu’dan itibaren çok sayıda darbe teşebbüsü ve isyanlar olmuştur. Ancak 15 Temmuz tüm o darbe girişimlerinin ötesinde çok farklı bir mahiyete sahiptir. Dini düşünce ve duyguyu istismar eden bir grubun taşeronluğunu yaptığı bir darbe girişimidir. Dine, dindara ve din adamına olan güveni zaafa uğratan bir girişimdir. Askeri tarafı olduğu kadar, düşünce ve zihin tarafıyla da yaralar açan hain bir kalkışmadır” diye konuştu.
İLİM VE SANAT CAMİASINA BÜYÜK GÖREVLER DÜŞÜYOR
15 Temmuz kalkışmasının bir fitne hareketi olarak da değerlendirilebileceğini söyleyen Prof. Dr. Bilal Kemikli; “Güveni, umudu, birlik ve bilinci yok eden bir fitne hareketidir. Bu süreçte ortaya çıkan yaraları tedavi etmek için; akademik dünya, sanat ve edebiyat camiası hakikaten çok önemli vazifeler yüklenmek zorundadır. İlim ve sanat camiası özellikle bu alanda daha fazla gayret yüklenmelidir. Zira 15 Temmuz’da yere düşen sadece şehitlerimizin kanı değildir. Yere düşen insanlıktır. İnsanlığı ayağa kaldırmak ilim ve sanat adamlarının işidir” dedi.
Açılış konuşmalarının ardından ‘İnsanı Konuşmak’ başlığı ile gerçekleştirilen panele geçildi. Panelde Prof. Dr. Kasım Küçükalp, Prof. Dr. Cağfer Karadaş, Doç. Dr. Ahmet Dağ ve Doç. Dr. Zikri Yavuz konuşmacı olarak yer aldı. 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin tüm detayları hakkında görüşlerin aktarılmasının ardından programın son kısmında konuşmacılara teşekkür belgesi takdim edildi.
Anasayfaya Dön Güncel Haberler Haber Arşiv